Ana içeriğe atla

Ordu’nun Sanat Dünyasındaki Gururu Ahmet YENİLMEZ





Ordu’nun evladı, Karadenizin Tiyatro ve Sinema dünyasındaki gururu, Sanatında Türk Milli değerlerini klavuz edinerek çok değerli eserlere imza atmış olan hemşehrimiz Ahmet Yenilmez ile söyleşide bulunduk. O’nun sanata ve hayata bakış açısını sizlerle paylaşmak istedik.

Gönül Köprüsü ; Amet bey siz Türkiye’nin tanınmış  ünlü bir tiyatro sanatçısısınız. Sohbetimize başlamadan önce kendinizden bahseder misiniz?
Ahmet Yenilmez ; Estağfirullah ünlümüyüm, değil miyim, bilmiyorum, ama her insanın bir mesleği olmalı ki hür bir insan olabilsin. Bana göre bir insanın hürriyetini elde edebilmesi, meslek sahibi olması ile alakalıdır. Meslek sahibi olmayan insanın, ben hür insan olduğuna inanmıyorum.
Ben bir Tiyatro oyuncusuyum. Anadolu coğrafyası, Doğu Karadeniz bölgesi olan Ordu çocuğuyum.
İlk okulu köyümde, orta ve lise tahsilimi ise memleketim Ordu’da tamamladım. Ordu’nun  şöyle bir özelliği vardır. Ülkemiz T.C’de 1950 ‘den beri, ne olursa olsun, perdesini kapatmamış tek tiyatro Ordu Karadeniz Belediye Tiyatrosudur. Burdan bir çok Türk Tiyatrosuna aktörler, aktrisler, rejisörler, oyun yazarları  çıkmıştır. Biz onun deneme sahnesinde eğitim aldık. Bir nevi alaylı diyebiliriz kendimize Lise tahsili döneminde de bir tiyatro festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü almıştım. Gayem, o kadarda fazla nüfusu olmayan Ordu’nun dışına çıkmaktı.
İzmirde 9 Eylül Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü kazandım. O zamanlar Türk dünyasında kan ve gözyaşı vardı. Bizler dünyada faşist olmaktan suçlanıyorduk. Yani insanın öz kardeşinin sorunlarıyla ilgilenmesi dünyanın hiç bir yerinde faşist suçlaması ile karşılaşmamıştır. Ama zaman-zaman devletimiz, zaman zaman bir takım adetlerimizi ırkçılıkla, faşistlikle suçlamıştır. Ama kimse Stali’nin vagonlara doldurup götürdüğü Kırım Tatarlarını ,Türkistan coğrafyasında yeri değiştirilen kardeşlerimizi , Balkanlar’da ve Bulgaristan’da yapılan zulümleri görmezden geldiler. Hatta onlarla kol-kola oldular. 80’li yıllarda Bulgaristan’da yine Türk kardeşlerimize bir zulüm söz konusuydu. Bana göre sanat ve sanatcının farklılığı, yaptığı işten ziyade, kimsenin görmediğine inandığı şeyleri gösterme gayretinde olmasıdır. İyiye ve kötüye dair olan hadiseleri görüp değerlendirmesidir.
Bendeniz, uzun zaman 9 Eylül Ünvürsitesi’nde rektörlük bünyesinde kendi tiyatro kulübümü kurdum . İlk oyunumda Remzi Özçelik Bey’in “Bekleyenler” isimli piyesi olmuştu.
Tiyatro sevdasından dolayı okul 2. 3. planda kaldı. Bir takım özel tiyatrolardan sonra kendi tiyatromuzu kurduk, Hasret Sahnesi tiyatrosu. O dönem bir takım arkadaşlarımız idam edilmişti, ihtilal dönemiydi. Hatta Bursa ceza evinde idam edilen arkadaşlarımız vardı. Bu dönemleri eleştiren Kırılan Güller ceza evinde yatmış bir abimizin hatıralarından ve idam edilen arkadaşlarımızın idam anını anlatan bir oyunla biz 80’li yıllarda  Türkiye turnesi ve Avrupa turneleri yaptık. Sonra bir takım farklı düşüncelerle İstanbul’a geldim. İst .B.Ş.B. Gösteri Sanatları Merkezi Genel Sanat yardımcılığı görevinde bulundum. Hatta o dönemde Türk dünyası hürriyetine kavuşmuştu. Onlar da bedel ödemiştiler. Bir çok Türk dünyasında; (Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan gibi) arkadaşlarımızın da bu yapı içerisinde olmasını sağladık. Bunların içerisinde Azerbaycan sinemasının önde gelen profosör doktor Tevfik İsmayılov Gence Kukla Tiyatrosunun Genel Sanat Yönetmeni Hilale Mahmudova ve birçok arkadaşlarımızın orada tecrübelerinden yararlanmasını istedik ve güzel neticeler verdik.
Türkiye’nin televizyon sinema sektörü üzerinde çok emeği olan Yönetmen Osman Sınav abinin yönettiği dizilerde bulunduk. Sıcak saatler, Deli yürek, Ekmek teknesi, Acı hayat... Bunlar, hem ülkemizde, hem Türk dünyasında çok sevilen çalışmalar oldu. O filmlerdeki rollerle  popülerliği yakalamış olduk. Ama bizim Yapılanmamız 2002 yılında Yenilmez Sanat Merkezi Türk Temaşa Atölyesi olarak tescil edildi. Çünkü çağdaş dünyanın kabul ettiği ama bizde unutulmaya çalışılan geleneksel Türk Tiyatrosu eğitimi veren  tek kuruluştur.. Bu alanda ilk örnektir.
Dizi hazırlıklarımız var. İnşallah bu yıl ekranların başında farklı bir diziyle olacağız.
Gönül Köprüsü : İlk oynadığınız rolünüzde nasıl bir duygu yaşadınız?
Ahmet Yenilmez ; Bir çok filimden karakterler aldım oynadım . Hep alışıla gelmişin dışında karakterler canlandırdım.  Mesela Deli Yürek’te Sabri  rolüm, Ekmek Teknesi’ndeki Celal rolü dünyada belki de benzeri olmayan rollerdir. Çok farklıdır.
The İmam da oynadığım rol farklıdır. Hep ağır karakterlerde oynamışım. Ben karakterlerimi gerçek hayatın içerisinden buluyorum. Tiyatro bir aynadır. Mutlaka canlandırdığımız karakter hayatın içerisinde vardır. Çevremizde, mahallemizde vardır. Onu bulurum ve biraz onu yabancılaştırıp tekste, senaryoya göre sahnede, kameranın önünde de yaşarım , onunla konuşurum .O benim hayatımda olur ve onunla arkadaşlık ederim. Olaylara karşı sadece yazılı tekst, ya senaryodaki  senaristin veya yönetmenin çizmek istediği karakterin dışında, hayatın içerisinde yaşayan bir insan haline getirerek onun makyajından tutun her şeyine karışırım. Mesela bu adam çocukluğunda arkadaşlarıyla kavga etmiştir, suratında bir yara izi vardır, derim. Belki de akılda kalmamıza o tesir etti.
Osman Sınav hocanın bir lafı vardır : Bizim işimiz hayal kurmak (kitablığı göstererek ) Bakın oradaki kitaplar, hepsi yapılmayı bekleyen bir proje... Kaşgarlı Mahmut, Nizamül Mülk Cengiz Aytmatov Bahtiyar Vahapzade, İsmail Gaspıralı yapmayacığına inandığımız , bilerek unutturulmaya çalışıldığına inandığımız projelerimiz yapılmayı bekliyor.Allah nasip ederse biz bunları yapacağız.



Türkiye’de ve Türk dünyasında Türk kültürümüzle ilgili dergileri ve projeleri , güzellikleri ve kötülükleri  öncelik yapmış bir yapı var .
Yenilmez sanat merkezi, Türk Temaşa Atölyesi kendi kadrosunu kurdu. Türk 
Temaşası tiyatronun ana temelidir. Ama ihmal edilmiştir. Çünki T.C.  ve Türk dünyasının  bir tarafında Sovyet Temaşa prensipleri , bir tarafında da Batı Temaşa prensipleri tercih edildiği için bizim geleneksel Temaşa prensiplerimiz, folklorumuz köyseyirlikleri  meddah geleneğimiz unutulmuştur. Masal anlatmak bu  bir kimliksizleşme ortaya çıkardı. Bunları yeniden canlandırmak adına bir yapılanma kurduk . Eğitim verdik. Atölyeler açtık, 2002 Yılında. Bu öğrencilerimizle 2006 da Türk dünyasında ilk kez Çanakkale savaşına dizi yaptık “ Kınalı kuzular’’ diye. Sonra peşinden “Dur Yolcu” ve yine İstiklal marşımızın şairi, milli mücadelemizin fikir adamlarından Mehmet Akif Ersoy’u sahneye aktardık.
Bir sezon içerisinde 81 vilayete ulaştık. Turne olarak Avrupada da oynadık.  Şimdi “Sevdan gözlerimde kaldı” sinema filminin montajı yapılıyor

Benim dedem Cumhuriyyet’in ilk öğretmenlerindendir. Adı Ahmet Yenilmezdir. Ben onun ismini taşıyorum. Ben ilk okula başladığım zaman o emekli oldu. Onun öğrencisinde okudum, Osman Kurucu, hâlâ hayatta. Ben ilk sahneye köyümde çıktım. “Yarım Osman” diye kurtuluş savaşını anlatan bir piyeste. Hatta takma sakallarımızı Karaağaç köyünün yayla yolu üzerinde tellerde kalan koyunların yünlerinden yapmıştık. Tiyatronun ne olduğunu bilmeden sahneye çıktık. Şu an alanında ilk olan, hem mekansal itibariyle, hem ülke itibariyle kendi yönettiğim , yazdığım ve arkadaşlarımla beraber çektiğimiz “Sevdam gözlerimde kaldı’’ sinema filmini yaptık.
Gönül Köprüsü ;Geleceğe dair hangi Projeleriniz var, Neler Düşünüyorsunuz?
Ahmet Yenilmez; Türk dünyasının, Türk siyasetinin önemli isimlerinden Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını anlatan “Başkan” belgeselimiz 25 Mart’da TRT-de yayınlanacak.
Bir Tek eksikliği var, Türk dünyasında kardeşleriyle entegrasyon problemi var. Bu konuda da bir yapılanma hazırlığı içindeyiz. Bir birlik kuracağız. Gelip gitmeleri , ortak projeleri , ortak projelerde bir araya gelme noktasında. Ona da az kaldı. Bunu da sağladığımız taktirde, marhale daha  hızlı kat edilecekdir.
Ahmet Yenilmez ; Tiyatro ve Film Sektöründe yer almak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Ahmet Yenilmez ; Bana göre sanatın üç ayağı vardır. Müzik , resim ve dans. Kendi tınılarını mutlaka tanısınlar. Kendi insan, doğa resimlerini, köyünü, kentini, sokağını yani, amâ insan gibi  ne olduklarını görmeden, bir tınıyı duyduğunda hangi yöne ait olduğunu , hikayesinin ne olduğunu bilmeden... insanları kokusundan tanısınlar. Kendi ait oldukları kültürü öğrensinler. Yerli klasiklerini mutlaka okusunlar. En önemlisi de, baksınlar ve görsünler. Bakmadan görmeden bir şey gösteremezsiniz.
Gönül Köprüsü ; Son olarak neler söylemek isterdiniz?
Ahmet Yenilmez ; Hassas bir dönemden geçiyoruz. Biz bir kere ailemizden mesuluz. Kendi ailemizin öncelikli sorunları var. Bizim hâlâ kardeşlerimiz var, üzerinde kimyasal denemeler yapıldığı. Kimliklerini bırakın ifade etmeyi, insan olma, insan haklarından mahrum olan bir Türkistan gerçeğimiz var. Yani orada, hepimizin bırakıp geldiği diyarlarda bizim ata topraklarımızı ne pahasına olursa olsun terk etmemiş kardeşlerimiz var. Bunların üzerinde kimyasal denemeler yapılıyor. Bunlar hala işkence altında yaşıyor. Bunu bir kere aile olarak öncelik haline getirmemiz lazım. Bu o demek değil ki onlar ayrılsın. Çin Devletinin öncelikle, kendisine vergi veren, kendisine vatandaşlık bağı ile bağlı olan vatandaşlarının diğer vatandaşlar ile eşit muamele görmesi noktasında bizlerin mücadele vermesi lazım. Bunu sürekli gündemde tutmamız gerekir. Legal olarak, terörize etmeden dünyanın çağdaş normları ve ölçüleri içerisinde Türkiye’nin ve Türk Dünyası devletleri ile Çin devleti arasında problem yaratmadan çözüm bulmak. Bunun da yolları vardır.
Sanat bunun dili olabilir. Romanlar, filimler, tiyatrolar, tablolar bunun dili olabilir. Bizim milletimizin bir takım hassasiyetleri var. Düşmanı bile evine sığındığı zaman ona en güzel yatağını seren bir milletiz. Böyle bir kültüre sahibiz. Yedirmekten, içirmekten onur duyarız. Bu dünyanın nimetleriyle sarılıp da kalmayı değil o nimetleri paylaşarak öbür asıl dünyada yaşayacağımız güzelliklerin hayallerini kurarız. Merhum Muhsin beyin bir güzel lafı vardı, derdi ki “İki saniye sonrasını bilmediğimiz bir hayatı yaşıyoruz.”


O halde biz Türk kardeşler olarak aklımızı başımıza toplamalı ve bir birimize bu fani dünyada sahip çıkmalıyız. Artık sanatta, kültürde, siyasette, ticarette ait olduğumuz birçok topluluklarda tek yürek olarak çarpmasını bilmeliyiz. İsmail Gaspıralı’nın dediği gibi, dilde birlik, fikirde birlik, işde birlik!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bayram Camadan Samsun’un İstanbul İş Bankasındaki Gururu

Bayram Camadan, İstanbul’da İşbankası Müdürü Bayrampaşa da görev yapıyor. Gerek personele olan ilişkisindeki samimi diyaloğu, gerekse müşterileri ve bilhassa da hemşehrileriyle olan dostane, samimi ve sıcak ilişkileri Samsun’lu ları gururlandırıyor. Gönül Köprüsü, Samsun’un yıldızını parlatan, adını onurlandıran tüm hemşehrileriyle görüştüğü gibi Bayram Camadan’la da görüştü. O’nu tanımak ve hemşehrilerine tanıtmak istedik. İşte diyaloğumuz ; Soru 1- Bayram Camadan kimdir? Kendinizden biraz bahseder misiniz? 3 kuşaktır Samsun’da ve Samsunlu olan, sosyal ve ekonomik hayatın içerisinde aktif olarak yer alan bir ailenin üyesi olarak, halen ülkemizin ve dünyanın en büyük iktisadi aktörlerinden biri olan Türkiye İş Bankası’nda, İstanbul Bayrampaşa Bölge Müdürü olarak görev yapıyorum. Soru 2- Daha Önce nerelerde görev yaptınız? Samsun Şubesi’nde Aday Memur olarak başlayan İş Bankası çalışma hayatım Servis Yetkilisi olarak önce Havza sonrasında Samsun il merkezinde Gazi...

19 Mayıslıların Ankara’daki Gözbebeği Tanımanız gereken başarılı bir bürokrat Namık Kemal YILDIZ

Samsun Bafra’da doğdu. İlk, orta ve Lise tahsilini Samsun’da tamamladı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden 1980 yılında mezun oldu. 1988 Yılında Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde lisans tamamladı. Hacette Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünde,  Eğitim Programları ve Öğretimi Alanında Yüksek Lisans (Özel Öğrenci)  kredisini tamamlandı Ankara’da ortaöğretim kurumlarında öğretmenlik ve müdür yardımcılığı görevi yaptıktan sonra 1985 yılında Bakanlık merkez teşkilatında göreve başladı. Ortaöğretim Genel Müdürlüğünde; Program Geliştirme, Ders Kitaplarını İnceleme, Projeler  ve Türk Cumhuriyetleri Şubelerinde Şube Müdürlüğü görevinde bulundu. Aynı anda 4 Şubenin müdürlüğü görevini yaptı. MEB Projeler Koordinasyon Merkezi Başkanlığında;  Genel, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının yeniden yapılandırılması amacıya hazırlanan 105 Milyon Dolar bütçeli Orta Öğretim Projes...

Samsunlulara Samsunlu Banka Müdürü

Gönül Köprüsü okurları her sayımızda mutlaka, Çerkezköy ve bilhassa da Kapaklı’dan haberler okumuştur. Tekirdağ’a bağlı bu ilçeler, Samsunluların en yoğun şekilde göç ettiği şehirler. İşte büyük çoğunluğunu Samsunluların teşkil ettiği Kapaklı ilçesinin Ziraat Bankası Şube Müdürü Erdem Rıfat Özan’da Samsunlu bir hemşehri. Samsun’un Bafra ilçesinden. Özcan Bey orada banka müdürlüğü yaptığı kadar, hemşehricilik de yapıyor. Kısa zaman içerisinde çok sayıda hemşehrisini tanıdığına şahit oldum. Hemşehrileriyle candan ilgilendiği için Gönül Köprüsünden kendisine on üzerinden on puan. Tabi ki bizim puanımız, hemşehrimizin sayfalarımızda yer bulmasıyla kendisini ortaya koyar. Özcan Bey’in dergimizin sayfalarında, tüm hemşehrilerini selamlama şansı yakalaması, alnının akıyla hak ettiği bir şanstır. Kendisini hemşehrilerimiz adına takdir ediyoruz. Kimdir Önder Rıfat Özcan? İşte Öz Geçmişi: 1984 yılında Samsun’da doğdu. Gülsün Sami Koleji İlk Öğretim Okulundan mezun olduktan sonra, Samsun Mi...